Demir alıyoruz bu limandan

Artık demir almak zamanı gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...

Evet artık demir almak zamanı geldi. Ama bu hayattan değil, bu evden. Ve bizim gemi meçhule gitmiyor. Güzide başkentimiz Ankara'nın yine şirin bir semtine gidiyor, Bağlıca'ya :)

Yaklaşık dört yıl oldu. Yeni gelin olarak gelmiştim bu eve evlendikten sonra. O zamanlar iş bulamadan gelmiştim Ankara'ya. Malum tüm kimya ve ilaç sanayi İstanbul'da olunca, bir kimya yüksek mühendisi ve de ilaç sektöründe deneyimli biri olarak başkentte iş aramak ve bulmak benim için çok sıkıntılı oldu. Uzunca bir süre bu nedenle evlenemeyince, artık eşimle de konuşup karar verip ne olacaksa olsun bir şekilde bir iş bulurum herhalde diyerek evlendik. Ben çalışmadığım için de eşimin işine yani ODTÜ'ye yakın bir yerde ev tutmak mantıklıydı ve Çiğdem Mahallesi'nde ev tuttuk biz de. Bir süre evde oturduktan sonra, küçük bir değişik iş tecrübesi yaşadım. Sonrasında da, Ankara'da gerçekten kendi işimle ilgili tek firmaya girdim. O zamandan beridir bu şekilde yaşıyorduk.

Benim Ankara maceram böylece bu evle başladı. Çok anımız var bu evde. Oğlumun da doğduktan sonra geldiği ev bu.

Ancak, kiralar yüksek Ankara'da, özellikle Çiğdem Mahallesi'nde. Bebek de olunca aile genişledi. Biraz da birikmiş paramız varken ev bakalım dedik eşimle. Uzunca bir süredir de bakıyorduk. Ama gördük ki, kiraların yanısıra ev fiyatları da almış başını gidiyor. Şu kadar paramız var diyoruz, dalga geçer gibi bakıyor emlakçılar ve ev sahipleri. Sanırsın ha deyince kazanılıyor o kadar para. Bir de evleri öyle bir anlatıyorlar ki. Şahane Ankara manzaralıymış. Sanki boğaza bakıyor anasını satayım :) Yemin ediyorum, boğaza bakan evler mesela bu Çukurambar dedikleri yerden ucuzdur.

Bize ucuzdur dedikleri heryere gittik. Cevizlidere, Eryaman, vs. Nereye gitsek hep aynı şeyi söylediler : "Birkaç sene önce alsaydınız iyiydi, son iki sene acayip arttı fiyatlar". Tıpkı diğer şehirlerde olduğu gibi burada da bir ev dikme, küçücük toprağı bile değerlendirme yarışı almış başını gidiyor. Dolayısıyla piyasa da çok hızlı yükseliyor. Tabii biz de her seferinde moral bozukluğu ile döndük kiracı olduğumuz eve ve pes ettik.

Artık iyice ev aramayı bırakmıştık ki Bağlıca'yı duyduk. Eşimin orada oturan bir iş arkadaşı da vardı. Çok gaz verdi. Önce internetten biraz araştırdık, sonra da hemen gidip bakalım dedik. Gece karanlığında gördüm siteyi ve evi. İçime sindi. Sanırım eşim de sevdi. Eksileri düşününce vazgeçiyor insan ama bizim artık eksileri çok fazla düşünecek halimiz yoktu çünkü elimizdeki parayla çok yüksekten uçamıyorduk. Gel gör ki, çok fazla eksi denebilecek şey de yoktu zaten. Sonra kuzenimin nişanı için İstanbul'a gitmemiz gerekti. Nişan'dan sonra eşim, oğlumla bizi İstanbul'da bırakıp işe döndü. Bir hafta orada kaldık biz. Giderken ev için gidip pazarlık yap dedim. Sonra bir gün aradı ve ev aldım dedi. 

Böyle hızlı gelişti olaylar. Ankara'ya dönüşte tapu alınması, evdeki hazırlıklar falan. İşte şimdi demir alma zamanı. Haftaya taşınıyoruz. Oğlumun 1.yaşını yeni evimizde kutlayacağız. Heyecanlıyız. Çocuklar gibi şeniz.

Yorumlar

  1. aaa, ben gelicektim balgat'a :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ohooo hep kandırıyorsun zeynebim :) sen gel balgat uzak diil hallederiz.

      Sil

Yorum Gönder

Çekinmeyin yazın :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir garip sütten kesme hikayesi